Hangi soruya cevap arıyorsun?
Final haftasındaysanız, çok yorgunsanız, özellikle de uyumamanız gerekiyorsa akıllara ilk gelen ve birçoğumuzun öncelikle koştuğu içeceği sorduğumda, hepinizin kahve dediğini duyar gibiyim. Peki, kahvenin bizi neden uyanık tuttuğunu biliyor musunuz? O ilk yudumu aldığınızda boğazınızdan sıcacık akan sıvının size canlılık vermesinin asıl sebebi ‘’kafein’’dir. Aynı durumu çay içtiğinizde de hissedebilirsiniz. Çünkü kafein çayda da bulunur. Fakat çay ve kahve size enerji vermez. Uyanıklık, canlılık vermesinin sebebi tamamen kafeinden kaynaklanmaktadır. Kafeinin sadece çay ve kahvede bulunduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Kafein; Çikolata, Kola , Kakao çekirdeği, Paraguay çayı (yerba mate) ve guanara bitkisinde bol miktarda bulunur, ancak oral yoldan tüm dünyada en çok kullanım kaynağı kavrulmuş kahve çekirdekleri ve çay yapraklarıdır.
Kafein tüm dünyada yasal olan ve kullanımı en az sınırlanan psikoaktif maddedir.
Nasıl etki eder?
Kafein kanda ya da vücutta birikmez, alındıktan birkaç saat sonra atılır. Kafein oral yoldan alındığında gastrointestinal kanaldan hızla absorbe olur ve dokuda hücre membranlarından hızla hücre içine geçiş yapar. Oral alımdan 15-45 dakika sonra kafein kan dolaşımında saptanır ve 60 dakikada en yüksek seviyeye ulaşır. Yağda çözünen bir madde olması nedeni ile kan-beyin bariyerini kolaylıkla geçer ve nöral fonksiyonları etkiler. Beyin kimyamızı etkileyerek, psikolojimizi değiştirir.Kafeine karşı duyarlılık; tüketim sıklığı, düzenli olarak alınan miktar, vücut ağırlığı ve fiziksel koşullar gibi pek çok etmene bağlıdır. Birçok çalışmada, yetişkinler için güvenli olarak tüketilebilecek kafein miktarının günde (300 mg) yaklaşık 3-4 fincan kahve ya da 5-6 bardak çay- olduğu belirtilmiştir.
Kafein kendimizi dinç ve zinde hissetmemizi nasıl sağlar?
Adenozin isimli molekül beyinde etki gösterebilmek için reseptörlere bağlanır. Uyanık olduğumuz dönemlerde adenozin beynimizde birikmeye başlar ve belli bir düzeye ulaşınca beynimizdeki reseptörlere bağlanır. Bu bağlanmayla birlikte kendimizi yorgun ve uykulu hissetmeye başlarız. Eğer uyursanız adenozin yoğunluğu azalacaktır ve siz de kendinizi yorgun değil, dinç hissetmiş olacaksınızdır. Tam da burada kafein devreye girer. Kafein yapısal olarak adenozine çok benzer, bu nedenle beyninize giden kafein molekülü adenozinin bağlanacağı reseptörlere bağlanır ve bu reseptörlere adenozinin bağlanmasını engeller. Böylece biz de yorgun hissetmemiş oluruz.
Fazla alımında etkileri nelerdir?
Fakat çok fazla kafein alırsak hiç yorgun hissetmeyiz gibi bir düşünceye kapılmamalıyız. Çünkü kafeinin çocuk ve gençlerde uyku düzensizliğine sebep olabildiği, bellek ve öğrenme yeteneğini olumsuz etkilediği, fazla tüketilmesi halinde kalp atışlarını hızlandırdığı ve kan basıncını yükselttiği bilinmektedir. Kafein idrardan Kalsiyum, Magnezyum, Potasyum ve Klor atılımını arttırmaktadır. Bu da en başta kemik sağlığını olumsuz etkileyerek osteoporozu tetiklemektedir. Bu nedenle osteoporozu arttırmamak için kahvenin sütle birlikte tüketiminin gerekli olabileceği açıklanmaktadır.
Kafeinin yararlı etkileri olduğu kadar yüksek doz alımında da istenmeyen sonuçları vardır. Yüksek miktarda kafein alımının, hamile ve emziren kadınlarda, kafein hassasiyeti bulunanlarda, hipertansiyon, kalp yetmezliği ve aritmi gibi kardiyovasküler sorunları olan kişilerde çok ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Kafeinin vücuttaki tek görevi uyanıklık sağlamak mıdır?
Tabi ki hayır. Yapılan çalışmalar kafeinin antimikrobiyal etkisinden dolayı diş çürümesini önlediğini göstermektedir. Aynı zamanda kafeinin iştahı azaltma özelliği de bulunmaktadır. Kafeinin deney hayvanlarında yürütülen çalışmalarda yağ yakıcı olduğu bulunsa da, insanlara uzun süreli uygulanmasıyla yağ yakımında büyük değişiklikler görülmemiştir. Kafeinin dermatolojik olumlu etkisi de vardır.Kafein jel veya krem şeklinde cilt bakım ürünlerinde yer almaktadır. Kafein cilt üzerine uygulandığında kan damarlarını genişleterek daha zinde ve küçük kırışıklıkları azaltan bir cilt elde edilmektedir. Lipit ayrıştırıcı etkiye sahip olması nedeniyle selülit tedavisinde kullanılabileceği belirtilmektedir.
Kafein düzenli alındığı zamanlarda vücuda etki etmemeye başlayabilir. Örneğin; normalde 1 fincan kahve içtiğinizdeki kafein miktarı sizi dinç hissettirirken zamanla bu durum değişebilir. Bunun sebebi vücudun kafeine bağışıklık kazanmasıdır. Beyin daha fazla adenozin reseptörü üretmeye başlar ve size önceki aldığınız kafein miktarı yeterli gelmeyebilir. Dinç olma halinin devamı için daha fazla kafein almanız gerekir. Bu durumda da bağımlılık ortaya çıkabilir. *Burada çok önemli bir tavsiyede bulunmak istiyorum: Eğer siz de içtiğiniz tüm kahvelere karşı uyanık kalamıyorsanız, uykuya yenik düşmek üzere olduğunuzda yapmanız gereken şey çok basit. *Öncelikle kahve, çay veya enerji içeceği içmelisiniz (içinde kafein bulunan içeceklerden içmeniz yeterli olacaktır.) Sonrasında ise 15-20 dakika uyuyup uyandığınızda kendinizi çok dinç hissedeceksinizdir. Mutlaka denemenizi öneririm. Fakat burada özellikle dikkat etmeniz gereken önemli husus uyku süresidir, mutlaka 20 dakikayı geçirmemeniz gerekmektedir. Uzmanlar bu durumu bilimsel olarak şöyle açıklıyor: Vücut uyku durumuna geçtiği için ve biraz olsun dinlendiği için adenozin molekülleri reseptörlerden ayrılıyorlar ve bu durumu fırsat bilen kafein molekülleri reseptörlere bağlanıyorlar, böylelikle biz kendimizi dinç hissetmiş oluyoruz.
Kaynakça
*dr.serkankaraismailoğlu,beyinde ararken bağırsakta buldum,[ankara:elma yayınevi],223.