Başlangıç / Genel / Kanser ve Beslenme İlişkisi

Kanser ve Beslenme İlişkisi

Kanser Nedir?

Kanser, hücrelerde DNA’nın hasarı sonucu hücrelerin kontrolsüz veya anormal bir şekilde büyümesi ve çoğalmasıdır. Tüm dünya da ve Türkiye’de en önemli sağlık sorunlarından biridir. Dünyada ölüm nedenleri arasında 2. sırada yer almaktadır. Uzmanlar tarafından 2030 yılına kadar hızla artarak 1. sıraya yerleşeceği öngörülmektedir. Kanser oluşumuna sebep olan nedenlere bakıldığında çevresel ve genetik etmenler olarak ayrılmaktadır. Anne ve babadan alınan hasarlı genlerin uygun ortam sağlandığında kanserleşme potansiyelleri oldukça yüksektir. Çevresel etmenlere bakıldığında ise; sigara, yenilen yiyecekler, şişmanlık, hormonlar, virüsler, tarım ilaçları, fiziksel ve kimyasal ajanlar sayılabilir. Yetersiz ve dengesiz beslenen yeterince fiziksel aktivite yapmayan, sedanter yaşayan ve sonucunda şişman olan bireylerde kanser riski giderek artmaktadır. Beslenme düzeni içerisinde yer alan karbonhidrat, fruktoz alımı, karbonhidratların glisemik indeks ve glisemik yükü, protein, yağ, vitamin mineral yetersizlikleri kanser ve bir çok hastalığın oluşumunu etkilemektedir.

Kaynaklara göre kanserin beslenmeyle ilişkisi %10-70 arasında değişip, ortalama %35’tir.Fazla yağlı gıdalarla beslenme modeli kolon, uterus, prostat kanserlerine yakalanma riskini arttırmaktadır. Fiziksel aktivite yapmayan şişman bireylerde ise meme, kolon, özofagus, böbrek ve uterus kanseri riski artmaktadır.

 

Karbonhidratlar ve Kanser İlişkisi

Karbonhidratlar başlıca enerji kaynağımızdır. Tüketim alışkanlıkları gereği, tatlarının genellikle tatlı ve hoş olmalarından dolayı tüketim miktarları artmaktadır. Bununla beraber doğaldan uzak, rafine formları ve boş enerji verenleri insülin direnci, şişmanlık ve daha bir çok hastalığa yol açmaktadır. Gıdaların glisemik indeksi basitçe besin tüketildikten sonra kan şekerini arttırma hızı ve salgılanan insülin miktarı olarak tanımlanabilmektedir. Yeni beslenme modellerine geçişle birlikte gıdaların glisemik indeksleri artmaktadır. Bu karbonhidrat ve gilisemik indeksteki artışların vücutta hormon dengesizliğine yol açarak ve obeziteyi tetikleyerek kanser riskini artırdığı düşünülmektedir 

Los Angeles’de 8 yıl süren glisemik yük, diyet karbonhidratları, sükroz, fruktoz, toplam şeker, ilave şeker ve pankreas kanseri riski arasındaki ilişkileri araştırmak için 162.150 katılımcının olduğu bir çalışma yapılmıştır. Çalışma sonucunda kişilerin 434’ünde pankreas kanseri ortaya çıkmıştır. Analiz sonuçlarına göre yüksek fruktoz içerikli gıda alımlarının pankreas kanseri riskini arttırdığı saptanmıştır.

Yüksek fruktozlu mısır şurubu, mısır nişastasından enzimatik hidroliz ile üretilen, sükroza alternatif sıvı bir tatlandırıcıdır. Özellikle sanayi gelişimiyle birlikte son 30 yılda kullanımı giderek artmıştır. Gazlı içeceklere, hazır meşrubatlara ve paketli gıdalara hem tatlandırıcı hem de raf ömrünü uzatmak için son yıllarda katılma oranı artmaktadır.

Bununla birlikte FDA besinlerin içeriğinde ki posa(lif) miktarının kanser ve bir çok hastalık oluşum riskini azaltacağını rapor etmiştir. Bu kanserler arasında kolorektal, ince bağırsak, ağız, larinks ve göğüs kanseri yer almaktadır.

Diyet Posası Nedir?

Diyet posası ince bağırsakta sindirime ve emilime dirençli , kolonda tamamen ya da kısmen fermente olabilen,bitkilerin yenebilen bölümleridir. Diyet posası çözünür ve çözünmez posa olarak ikiye ayrılmaktadır. 

Çözünür posayı pektin, gum, musilaj, dirençli nişasta, inulin, fruktooligosakkaritler;
Çözünmez posayı selüloz, hemiselüloz ve lignin gibi bileşikler
oluşturmaktadır.

Yapılan çalışmalarda çözünür posanın göğüs kanseri riskini %14, gastrik kanser riskini %59, pankreas kanser riskini %60 oranında azalttığı bildirilmiştir.

Posanın kanser oluşumunu nasıl engellediğine dair bir kaç mekanizma öne sürülmektedir. Bunlar;

a. Kolonda var olan anti-karsinojenik kısa zincirli yağ asit konsantrasyonlarını arttırmaktadır.

b. Dışkı hacmini ve kıvamını arttırarak mukoza hücreleri ile kanserojen moleküllerin temasını azaltmaktadır.

c. Diyet posası kanserojen molekülleri ve safra asitlerini bağlayarak dışkı yoluyla atımını sağlamaktadır.

d. Diyet posası miktarının artmasıyla, antioksidan özellikte ki vitamin ve minerallerin serum düzeyi artmaktadır.

 

1.Çözünür posa kaynakları; Yulaf, arpa, kuru baklagiller, bezelye, elma, portakal, havuç gibi meyve ve sebzeler.

2.Çözünmez posa kaynakları; Tam taneli tahıllar, buğday kepeği, yenilebilir tohumlar, meyve kabukları, karnabahar, yeşil fasulye patates gibi sebzelerdir.

Proteinler ve Kanser İlişkisi

Proteinler beslenmenin temel taşlarındandır. Büyüme, gelişme ve sağlıklı bir üreme döngüsünün olabilmesinin temeli yeterli ve dengeli protein alımından geçmektedir. Ancak yüksek miktarda hayvansal protein alımı kanser ile ilişkilendirilmektedir. Bunun en temel nedeni ise hayvansal protein kaynaklarının doymuş yağdan da zengin olmasıdır.

Yapılan bir kaç epidemiyolojik çalışma hayvansal protein alım miktarı ile    ( Ör: kırmızı et) hipertansiyon ve kolon kanseri arasında bir ilişki olduğunu tespit etmişlerdir. Bunun yanın da yapılan büyük çaplı Professional Follow-up Study, Nurse’s Health Study ve Multiethnic gibi kohort çalışmalarının sonucunda da rafine edilmemiş(işlenmemiş) kırmızı et tüketimi ile kolon kanseri arasında anlamsız veya ters bir ilişki tespit etmiştir. Bazı deneysel çalışmalar ise yağsız hayvansal protein alımının kanserle ilişkisi olmadığını bulmuştur. Bu durumda kanser oluşumu ve protein ilişkisinin protein kaynaklarında aynı zaman da var olan doymuş yağ miktarı ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. İşlenmiş et ürünleri(salam, sosis, sucuk) tüketiminin azaltılması önerilmektedir. Pankreas kanser riski ile et tüketiminin ilişkisinde salam, sosis sucuk gibi işlem görmüş etlerin rol aldığı bildirilmiştir.

Diyet enerjisinin yüzde %15-20 ‘si sağlıklı protein kaynaklarından sağlanmalıdır.

Yağlar ve Kanser İlişkisi

Yapılan bir kaç epidemiyolojik çalışma diyetle alınan toplam yağ miktarının ve yağ asitlerinin alt gruplarının kanser riskini farklı şekilde etkileyebileceğini göstermiştir.

Doymamış Yağlar

OMEGA-3 Yağ Asidi

Omega-3 yağ asidi olan α-linolenik asit ve onun türevleri olan antienflamatuvar özelliğe sahip eikosaenoidler  ile EPA ve DHA gibi n-3 yağ asitlerinin tüketiminin prostat, göğüs, akciğer ve bağırsak kanserlerinin önlenmesinde, kardiyovasküler hastalıklar, hipertansiyon, romatoid artrit, osteoporoz, diyabet, astım, alzheimer, depresyon ve şizofreni gibi hastalıkların önlenmesi ve tedavisinde önemli etkiye sahip olmasının yanı sıra immün sistemin kuvvetlendirilmesi, erken dönemde zeka gelişimi, yüksek doğum ağırlığı üzerine de çok önemli olumlu etkilerinin olduğu bildirilmektedir.Omega-3 yağ asitlerinin organizmayı hastalıklara karşı koruyan bağışıklık sistemi üzerine olumlu etkilerinin bulunduğu bilinmektedir. Bu yağ asitleri bağışıklık sisteminin hücreleri olan organizmayı patojen bakterilere, virüslere, mantarlara, yabancı dokulara ve tümörlere karşı koruyan, antijenlere karşı antikor adı verilen özel proteinler üreten T ve B imfositler ile organizmaya zarar veren maddeleri
fagositoz yoluyla ortadan kaldıran makrofajların sentezini sağlayarak organizmayı hastalıklara karşı dirençli hale getirmektedirler.

Kanser kaşeksisi olan hastalarda da olumlu etkiler göstermektedir.

Türkiye’ye Özgü Beslenme Rehberine göre 19-50 yaş arası kadın ve erkeklerde günlük omega-3 gereksinimi sırasıyla 1.1 g ve 1,6 g dır. Gebe ve Emziklilik döneminde ise 1.4g dır. Amerika Kalp Derneği önerilerine göre haftada 2-3 kez yağlı balık tüketerek 0.5-1 g kadar n-3 alınabilir.

Omega-3 kaynakları: Balık, keten tohumu, ceviz, çam fıstığı yağı, kenevir, kenevir yağı, kanola yağı, soya yağı

OMEGA-6 Yağ Asidi

Beslenmeyle yeterli miktarda alınan n-6 yağ asitlerinin asıl etken maddesi ve kaynağı linoleik asitdir. Linoleik asitin metabolize olması sonucunda araşidonik asit oluşmaktadır. Araşidonik asit bebeklerde beyin gelişimi için önemlidir.

Omega-6 yağ asitleri vücuttaki dönüşümü sonucu prostaglandinler ve lökotrienler oluşmaktadır. Bunlardan bazıları inflamatuar (enfeksiyon öncüsü), Hiperaljezik (ağrı yapıcı), trombotik( pıhtı yapıcı), mitojenik (kanser yapıcı) özelliktedirler.

Omega-6 yağ asitleri kanser hücrelerinin üreme hızını, yeni tümör oluşumunun başlamasını, tümör yayılımını arttırmaktadır.

Omega-6 Kaynakları: Ayçiçek ve mısır yağları.

OMEGA-6/OMEGA-3 Oranı

Diyet yağı kanser gelişimini ve ilerlemesini etkilemektedir (n-6’lar uyarıcı, n-3’ler ise baskılayıcı etki).
• Diyette n-6/n-3 oranının yüksek olmasının kanser oluşumu ve ilerlemesi üzerine olumsuz etkileri bulunmaktadır. Bu oranın artması kalp hastalıkları riskini de arttırmaktadır.

Dünya Sağlık Örgütü’nün önerilerine göre sağlıklı tüketim oranları her 5-10 gram n-6 yağ asidine karşılık, 1 gram n-3  yağ asidi şeklindedir.

n-6/n-3 oranı 5/1-10/1 aralığında olmalıdır.

DİYETTE n-6/n-3 ORANININ ARTMASININ TEMEL NEDENİ

1.Hayvanların n-6’dan zengin yemlerle beslenmesi

2.Özgür dolaşan tavuk ve yumurta tüketiminin azalması

3.Un ve basit karbonhidrattan zengin besinlerin tüketiminin artması

4.Koyu yeşil yapraklı sebzelerin tüketiminin azalması

5.Zeytin yağı tüketiminin azalması onun yerine ayçiçek, mısır, pamuk yağlarının tercih edilmesi

OMEGA-9 Yağ Asiti

Oleik Asit, omega-9 yağ asitlerinin öncüsüdür.

Omega-9 yağ asidi kaynakları; Rafine edilmemiş ham zeytinyağı, zeytin,
avokado, badem, yer fıstığı, susam yağı, pecan fındığı, antep fıstığı, mahun cevizi, fındık,fındık yağında bulunmaktadır.

Zeytinyağı Akdeniz Tipi beslenme modelinin temel taşlarındandır. Rafine edilmemiş ham zeytinyağı fiziksel işlemlerle çıkarılan canlı bir yağdır. 

Tekli doymamış yağ asidi olan oleik asit,zeytinyağındaki yağ asitlerinin %70-80’ini oluşturmaktadır.

Zeytinyağında bulunan bileşenlerin koroner kalp rahatsızlıkları başta olmak üzere, kolon kanseri, erkeklerde hipertansiyon ve prostat
kanseri, kadınlarda meme kanseri gibi hastalıkları önleyici etkisi yapılan araştırmalar sonucunda ortaya konmuştur.

Zeytinyağındaki hidrokarbonlardan olan skualenin, kanser riskini azaltıcı temel bir faktör olduğu düşünülmektedir.

Doymuş Yağlar

Doymuş yağlar çoğunlukla hayvansal kaynaklı besinlerde bulunurlar ve oda sıcaklığında genellikle katıdırlar.

Yapılan çalışmalar sonucunda doymuş yağ tüketimi ile  meme kaserinden  ölüm hızı arasında pozitif bir ilişki saptanmıştır. Değişik besinlerin tüketim düzeyleri ile kalın bağırsak kanseri arasındaki ilişki incelendiğinde; et ve toplam yağ tüketimi ile bu tür kanser arasında bir ilişki saptanmıştır.

Yedi vaka-kontrol ve altı kohort çalışması, doymuş yağ alımını ve yumurtalık kanseri riskini değerlendirdi. Doymuş yağ alımı ile yumurtalık kanseri riski arasında pozitif bir ilişki olduğunu gösterdi. 

Bu etkiler genellikle, aşağıda tartışılan, doymuş yağlar bakımından yüksek diyetlerin ana bileşeni olan palmitik asit (PA) ile ilişkilendirilir. Bununla birlikte, doymuş yağın kendi başına tümörü teşvik eden özellikleri ile ilgili ne deneysel ne de insan raporları kesin değildir. Doymuş yağ alımı, 16 yıllık takip süresiyle 521.120 katılımcının yer aldığı prospektif bir kohort çalışmasında daha yüksek kanser mortalitesi(ölüm oranı) ile ilişkilendirilmiştir.

Benzer şekilde, kohort çalışmalarının bir meta-analizinde meme kanseri sağkalımı, doymuş yağdan olumsuz olarak etkilendi. Araştırma verileri, doymuş yağ içeriği dışındaki faktörlerin dikkate alınması gerektiğini de gösterdi. Örneğin, kırmızı ve işlenmiş et tüketimi ile kolorektal kanser riski  arasındaki ilişki , pişirme işlemi sırasında kanserojen heterosiklik aminler ve polisiklik aromatik hidrokarbonların oluşumu ile açıklanabilir. 

Kaynakça



Dietary Fat and Cancer—Which Is Good, Which Is Bad, and the Body of Evidence


Dietary fat intake and ovarian cancer risk: a meta-analysis of epidemiological studies Published online 2016 Apr 22. doi: 10.18632/oncotarget.8940


DİYET YAĞLARI VE SAĞLIĞIMIZ: SON GÖRÜŞLER J. Nutr. and Diet


KANSER VE  BESLENME
(https://sbu.saglik.gov.tr/Ekutuphane/kitaplar/t58.pdf)

Omega-3 Yağ Asitlerinin İnsan Sağlığı Üzerine Etkileri
(Journal of Agricultural Sciences. 2017)


https://www.aeo.org.tr/OMEGA-3-6-9-YAG-ASITLERI-VE-SAGLIK-UZERINE-ETKILERI-DOC-DR-GAMZE-AKBULUT


Dietary fatty acids and cancer David P Rose


Glycemic index, carbohydrates, glycemic load, and the risk of pancreatic cancer in a prospective cohort study


Diyet Posası ve Kanser Nural ERZURUM ALİM


Beslenme ve Kanser Burçin AYGÜN ÇEVİK Fırat Tıp Dergisi

Hakkında: Nurseda Dündar

Ege Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümü 4.sınıf öğrencisiyim. İnsanlarla bir arada olup onlara doğru kaynaklardan bilgilerle yardımcı olmayı yeni yerler görüp yeni insanların hayatlarına dokunmayı seven bir diyetisyen.

Buna da bakın

PCOS VE BESLENME

Polikistik Over Sendromu (PKOS) Nedir? İlk önce PCOS nedir? Hangi bireylerde daha sık görülür? Hastalığın …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.