Hangi soruya cevap arıyorsun?
Polikistik Over Tarihçesi ve Tanı Kriterleri
Sendrom ilk kez Stein ve Leventhal 7 kadında amenore, hirşutizm, obezite ve kadınların overlerinde karakteristik polikistik görünüm olarak tanımlamıştır.İlk tanımlamaların üstünden 80’den fazla yıl zaman geçmiş olmasına rağmen günümüzde sendromun etiyopatogenezi ve tanısal kriterleri hakkında tartışmalar sürmektedir.
National Institutes of Health’e göre kabul gören tanısal kriterler 1990 yılından bu yana kullanılmıştır.Bu kriterler klinik veya biyokimyasal hiperandrojenizm ve/veya hiperandrojenemi,oligo-anovulasyon,benzer klinik bulgulara yol açabilecek diğer bozuklukları (hiperprolaktinemi, tiroid işlev bozukluğu, konjenital adrenal hiperplazi, cushing sendromu gibi) kapsamaması olarak bildirilmiştir.
Daha yeni olan Rotterdam kriterlerine göre ise aşağıdaki üç kriterden ikisinin olması tanı için yeterli görülmüştür.
1-Oligo-anovulasyon
2-Hiperandrojenizmin klinik veya biyokimyasal bulguları
3-Polikistik overların varlığı (her overde 2-9 mm ölçülerinde 12 veya daha fazla follikül ve/veya artmış ovaryen hacim) ve benzer klinik bulguların dışlanması
Polikistik Over ve Hastalıklarla İlişkisi
Polikistik over sendromu (PKOS), kadınlarda en sık görülen endokrin bozukluk olup, kısır kadınlar arasında % 15-20 oranında yaygındır. Üreme çağındaki obez kadınların % 6 ile % 10 oranında prevalansı daha yüksektir. Yüksek oranda ortaya çıkan heterojen sendrom, polikistik yumurtalıklar (PCO), ovulatuvar disfonksiyon ve klinik ve / veya biyokimyasal androjen fazlalığı ile karakterizedir.
PKOS’lu hastalar, özellikle üreme bozuklukları gibi ciddi sağlık sorunlarına daha yatkındır. PCOS’lu kadınların üçte ikisinde görülen metabolik bozukluklar kardiyovasküler hastalığa ve tip-2 diyabet riskine yol açabilir. PKOS’lu hastalarda psikososyal sorunlar, özellikle obezite, vücudun aşırı kıllanması, kısırlık ve fiziksel görünümlerinde değişiklikler ortaya çıkmaktadır.
PKOS’lu kadınların çoğunluğunda sendromun kendine özgü bir insülin direnci mevcuttur.PCOS’lu obez kadınlar, adipozitelerine bağlı olarak da ek bir insülin direnci yüküne sahiptir.Tip 2 diyabet prevalansı, PKOS’lu genç kadınlar arasında, sağlıklı kontrol kadınlarından 10 kat daha yüksektir. Bozulmuş glikoz toleransı veya tip 2 diyabet, PCOS’lu obez kadınların %30-50’sinde 30 yaşına kadar gelişmektedir.
Ayrıca PKOS’lu kadınlarda miyokard enfarktüsü riskinin, aynı yaş PCOS olmayan kadınlara kıyasla 7 kat daha yüksek olduğu tahmin edilmiştir.
Polikistik Over ve Depresyon
Depresyon ve stres, metabolik ve üreme özellikleri ile birlikte PKOS’lu hastalarda yüksek risk faktörüdür. PKOS’lu hastalarda yüksek depresyon ve kaygı düzeyi, PKOS’lu hastalardaki yüksek BMI ve demoralizasyon gibi çeşitli etkenlere bağlı olabilir.Bu durum da kişilerin sosyal ortamdan uzaklaşmasına yol açabilir.
PKOS’lu hastalarda tüm etkenler arasında obezite, ergen kızlarda VKİ, duygusal stres düzeyi ve depresyonda artışa neden olan en belirgin özelliktir.Bel/kalça oranı da zihinsel stres ve depresyon düzeylerinde kayda değer bir artışa neden olmaktadır. Obezite, kistik akne, hirsutizm, saç dökülmesi ve sebore gibi hiperandrojenizmin fiziksel özelliklerinin ortaya çıkmasına bağlı olarak düşük benlik saygısının geliştiği gözlemlenmiştir.
Pcoslu Hastaların Beslenme Tutumları
PKOS’lu kadınlar, alternatif yaşam tarzı ile ilgili olmayan kilo yönetimi uygulamalarını, PKOS’lu olmayan kadınlardan daha fazla izlemiştir. Sağlıksız kilo kontrolü uygulamalarının kullanılması, yeme bozuklukları, depresyon veya kilo vermenin gelecekteki gelişimi için potansiyel risk faktörüdür.PKOS’lu kadınlarda, olmayanlara göre bulimia nervoza gibi yanlış beslenme şekilleri gözükme sıklığı artmaktadır.Psikolojik sağlığın kötüleşip daha fazla kilo almaları çok daha olasıdır.
PCOS ile ilişkili infertiliteye sahip obez ABD’li kadınlar üzerinde araştırma yapılmıştır.Özellikle tam tahıl, lif ve Fe açısından yetersiz ve sağlıklı bir vücut ağırlığı elde etmek için tutarsız beslenme davranışları gözlemlenmiştir.
Bu sebeple PKOS’lu kadınların sağlıklı kilo kontrol uygulamalarının olması gerekir.Alternatif kilo kontrol uygulamalarının doğru değerlendirilmesi ve yönetimi konusunda eğitim almaları için klinik gereksinim önem taşımaktadır.
PCOS’ta Beslenme Üzerine Çalışmalar
- Serum testesteron seviyeleri yüksek postmenopozal kadınlarda düşük GI diyetin 4 ay uygulandığı çalışmada SHBG seviyeleri artmış ve testesteron seviyeleri düşmüştür.
- Obez Pcoslu hastalarda düşük karbonhidratlı diyetle yapılan bir çalışmada, 6 aylık süreçte serbest testesteron ve LH/FSH oranında azalma raporlanmıştır.
- Başka bir çalışmada ise insülin duyarlılığı ve klinikte değişiklik gösteren 96 PKOS’lu kadınlarda 12 ay boyunca geleneksel sağlıklı diyet alımı ile düşük GI diyeti karşılaştırıldığında benzer kilo kaybına (başlangıç vücut ağırlığının% 4-5’i) ulaşıldığı belirlendi. Her iki diyet de azaltılmış enerji, az yağlı, düşük doymuş yağ, benzer makrobesin dağılımı vardı.Fakat farklı karbonhidrat içeriğine sahip (orta ila yüksek lifli) diyetler verildi. Bu süre zarfında her iki tip diyette de kan lipidleri, androjenleri ve inflamasyon belirteçleri için benzer sonuçlar ortaya çıkmıştır.Düşük GI diyetindeki kadınlarda adet bozuklukları düzelmişti.Vücut insülin duyarlılığı ve enflamasyonun akut faz proteinlerinden olan fibrinojen seviyelerinde iyileşmeler gözlemlenmiştir.
- Kontrol grubu ile karşılaştırıldığında, kilolu ve obez PCOS’lu kadınlarda 8-12 hafta boyunca bir DASH yeme modeli uygulandı.Sonuçlarda insülin direncinin, TAG, VLDL-kolesterol ve serum yüksek hassasiyetinin iyileşmesi ile sonuçlanmıştır.
- Pcoslu hastaların kilo verme programlarında sıklıkla uygulanan yüksek protein diyetinin serum androjen seviyelerine etkisi olmadığı gösterilmiş olup, bu hastaların diyetlerinde dengeli protein planlaması önerilmektedir.
- Başka bir çalışmada Vitamin D’nin Pcos patogenezinde rol oynadığı gösterilmiştir. Pcoslu ve anovulatuar siklusları olan 13 hastaya Vitamin D (ergokalsiferol 50.000 U/hafta) ve kalsiyum (1500 mg/gün) takviyesi verilmiş.İki aylık destek tedavisi sonrası 7 hastanın menstrüel sikluslarının düzene girdiği iki hastanın da gebe kalabildiği gösterilmiştir.
GENEL TAVSİYELER
PKOS’lu kadınların beslenmesinde lif oranının artması ve rafine karbonhidratların az olduğu bir diyetin yanı sıra trans ve doymuş yağlar azaltılmalıdır.Omega-3 ve n-9 yağ asitleri bulunduran, E vitamini ve resveratrol içeren gıdalar da PCOS hastalarının metabolik ve hiperandrojenik profillerini düzeltebilir. Buna ek olarak, B vitaminleri, vitamin benzeri koenzim Q10, Zn, Cu, Mg ve Se gibi mineraller ve resveratrol ve N-asetil sistein dahil olmak üzere diğer bileşikler grubuna ait vitamin C ve β karoten, inositol gibi vitaminler PCOS’da yardımcı antioksidanlar olarak önerilir.
Son olarak toparlamak istersek hastaların çoğunda insülin direnci gözlendiği için verilen diyet tedavisi tip2 diyabete yönelik olmalıdır. Yüksek lifli, yeterli miktarda tekli doymamış yağ asidi, omega-3 ve proteinden oluşan düşük glisemik indeksli, mineraller ve vitaminler açısından yeterli gelmelidir.Obez Pcoslu olgularda da zayıflama diyeti uygulanmalıdır.
Kaynakça:
Arusuoğlu Gülcan,Köksal G. Obez Olmayan Polikistik Over Sendromlu Bireylerde Genel Beslenme Alışkanlıkların Değerlendirilmesi,Beslenme ve Diyet Dergisi,2014:42(1):12-20
Kate A Marsh; Katharine S Steinbeck; Fiona S Atkinson; Peter Petocz; Jennie C Brand-Miller, Effect of a low glycemic index compared with a conventional healthy diet on polycystic ovary syndrome,The American Journal of Clinical Nutrition, Volume 92, Issue 1, 1 July 2010, Pages 83–92
Saleha Sadeeqa,Tehreem Mustafa,Sumaira Latif ,Polycystic ovar ovarian syndrome–related depression in adolescent girls: A Review 2018:10(2):55-59
Source and amount of carbohydrate in the diet and inflammation in women with polycystic ovary syndrome Nutrition Research Reviews (2018), page 1- 11
Koç Erol,Dermatolojide Diyet Tedavisi,Hirşutizm ve Polikistik Over Sendromu S.242-243
L.J. Moran W.J. Brown S.A. McNaughton A.E. Joham H.J. Teede,Human Reproduction, Weight management practices associated with PCOS and their relationships with diet and physical activity,Volume 32, Issue 3, 1 March 2017, Pages 669–678