Başlangıç / Beslenme Tavsiyeleri / Rahim Ağzı(Serviks) Kanseri ve Beslenme

Rahim Ağzı(Serviks) Kanseri ve Beslenme

Rahim Ağzı Kanseri Nedenleri, Belirtileri ve Korunma

Rahim ağzı kanseri gelişmekte olan ülkelerde jinekolojik kanserler arasında 3. sırada yer alan bir kanser türüdür ve çoğunlukla sebebi(%99,7) HPV virüsü ile enfekte olmaktır. HPV virüsünün HPV 16 ve 18 türleri yüksek risk taşıyan türleridir ve çoğunlukla cinsel ilişki nedeniyle maruz kalınır. Bu nedenle birden fazla cinsel eş, erken cinsel ilişki yaşı, cinsel eşin birden fazla cinsel eş sayısı, prezervatif kullanımının az olması, oral kontraseptiflerin kullanımı, HIV sebebi ile ımmünsüpresif  ilaç tedavisi almak ve sigara kullanımı yüksek risk teşkil etmektedir (Tsikouras ve ark., 2016).

Rahim ağzı kanserinde en sık görülen belirti herhangi bir ağrı olmadan vajinada kanama olması ve normal olmayan renkte vajinal akıntıdır. Kanserin ileri evrelerinde bel ağrısı, bacak ağrısı, anemi, istemsiz zayıflama, pelvik bölgede ağrı, vajinada ve anal bölgede küçük küçük kistler gibi çeşitli semptomlarda görülebilir (Aydoğdu ve Özsoy., 2018).

Rahim ağzı kanserinde korunmada çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Kullanılan yöntemler HPV açısından yüksek risk taşıyan  kadınların taranması ve aşılamadır. Çoğunlukla HPV enfeksiyonunu erken saptamak mortaliteyi ve morbiditeyi önlemektedir (Wuerthner ve Avila- Wallace., 2016). Bu sebeple  ülkemizde de  Ulusal Kanser Tarama Programı içerisinde yer alan  Serviks Kanseri Tarama Programında   30-65 yaş aralığındaki kadınlar 5 yılda bir Pap smear ve HPV DNA testi  ile taranmaktadır. Bir başka korunma yöntemi olan aşılama da  9- 13 yaş aralığında  Gardasil ya da Cervarix  ile yapılmaktadır  fakat  bu aşı ülkemizde ulusal  aşı takviminde bulunmamakla birlikte kişinin isteğine bağlı olarak yapılmaktadır( Aydoğdu ve Özsoy, 2018).

Rahim Ağzı Kanseri ve Beslenme

Rahim Ağzı Kanserine Giden Yolda Besinlerin Gücü

Rahim ağzı kanseri HPV enfeksiyonunun kalıcı  hale gelmesinin sonucunda CIN(servikal intraepitelyal neoplazi) a kadar ilerleyen süreçler ile oluşuyor ve beslenmenin bu süreçler üzerine önleyici veya tetikleyici etkileri bulunmaktadır.

İlk aşama olan HPV enfeksiyonuna maruziyetin kalıcı olması üzerine beslenmenin etkilerini inceleyecek olursak Barchitta ve ark. yaptığı çalışmada fast-food  tüketimi, işlenmiş ve kırmızı et tüketimini ile karakterize olan Batı Diyetinin inflamasyonu tetiklediği ve bağışıklık sistemi üzerine olumsuz etkileri olduğu böylelikle de HPV enfeksiyonu için risk oluşturduğu ; tam tahıllar, sebzeler, kuru baklagiller, kuru yemişler ile karakterize olan Akdeniz Diyetine uyumun ise tam tersi koruyucu etki gösterdiği sonucuna ulaşmışlar. Yapılan başka bir çalışmada da papaya, Vitamin C ve karotenoid tüketiminin HPV enfeksiyonu üzerinde olumlu etkilere sahip olduğu bulunmuş.

CIN1 aşamasında beslenmenin etkilerini bahsedecek olursak papaya, A ve D vitamini öne çıkmaktadır. HPV enfeksiyonuna sahip kişilerde yapılan çalışmalarda papaya ve karotenoid tüketiminin SIL (skuamöz intraepitelyal lezyon) riskini azalttığı bulunmuş. Antioksidan ve antienflamatuar  özellikleri olan D vitamini üzerinde de çeşitli çalışmalar yapılmış. Çalışma sonuçlarında D vitamininin inflamatuar ve oksidatif  belirteçler üzerinde olumlu etkiler gösterdiği ve CIN1 hastalarında da antidisplastik etkiler gösterdiği bulunmuş. Başka bir olumlu etkilere sahip vitaminde A vitaminidir. A vitamini bazal mukozal hücrelerin replikasyonu gibi çeşitli süreçlerde yer alır ve eksikliğinde skuamöz metaplazi ve HPV enfeksiyonu riskinde artışlar görülebilir. 

CIN2 gelişimi ile pırasa gibi soğanları tüketilen sebzeler, kuru baklagiller ve kuru yemişlerin tüketimi arasında ters ilişki olduğu çalışmalarda gösterilmiş. Yüksek sebze ve meyve alımının da  CIN2 gelişiminde viral yükü azaltmada düşük sebze alımına kıyasla önemli yeri olduğu ve yüksek riskli bireylerin diyetlerine  orta düzeyde sebze ve meyve eklenmesi gerektiği çalışmalarda gösterilmiştir. Yeşil çay tüketimi ve A, C, E, Ca ve B9 gibi vitamin ve minerallerinde CIN2 geliştirme riskinde düşüşle ilişkili olduğu çalışmalarda gösterilmiştir.

CIN3 gelişimi üzerinde de A, E vitamini, likopen ve koyu yeşil sebzelerde bulunan folat vitamini öne çıkmaktadır.

En son aşama olan rahim ağzı kanseri ile beslenme arasında da tüm aşamalarda olduğu gibi güçlü bir ilişki mevcuttur. Artık bireyler bu aşamaya geldiğinde kemoterapi veya radyoterapi yada ikisini kombine bir şekilde alabilmektedir. Bazı besinler  kanser hücrelerinin tedavilere yanıtını etkileyerek  tedavi süreci üzerine olumlu etkiler yapmaktadır. Bu etkilerin incelendiği bazı çalışmalar :

  • Yang ve ark. yaptığı çalışmada oleik asidin CD36(bir yağ asidi reseptörü) ile  indüklenerek  Src/ERK bağımlı sinyal yolağı üzerinden metastaz ve serviks kanserinin büyümesi üzerine olumlu etkileri yaptığını bulmuşlar.
  • Cheng ve ark.  yaptığı çalışmada bir izotiyosinat olan sülforanın hücre döngüsünün G2/M fazında  serviks kanser hücrelerinin büyümesini durdurarak antiproliferasyon etki gösterdiğini bulmuşlar. 
  • Alshatwi ve ark. yaptıkları çalışmada çay polifenollerinin  Bleomisin( kanser tedavisinde kullanılan bir antitümoral ilaç)  ile sinerjik etki göstererek rahim ağzı kanseri hücreleri üzerine olumlu etkileri olduğunu bulmuşlar.
  • Singh ve ark. yaptıkları çalışmada yeşil çay polifenollerinin HeLa ve SiHa hücrelerinin ( servikal kanser hücreleri) Sisplatine( bir kemoterapi ilacı) karşı duyarlılığını arttırdığını bulmuşlar.
  • Jakubowicz-Gil ve ark. yaptıkları çalışmada kuersetinin Sisplatinin  HeLa  hücreleri üzerindeki etkisini artırdığını bulmuşlar.
  • Xu ve ark. yaptıkları çalışmada apigeninin HeLa hücrelerinin Paklitaksel( bir kemoterapi ilacı)e karşı yanıtını arttırdığını bulmuşlar.
  • Lin ve ark. yaptığı çalışmada radyoterapi ile beraber kuersetin kullanımının radyoterapiye yanıtı artırdığını bulmuşlar.
  • Shin ve ark. yaptığı çalışmada genisteinin CasKi hücre hattında radyoterapiye duyarlılığı artırdığını bulmuşlar.
  • Wuryanti ve ark. yaptığı çalışmada çoklu doymamış yağ asidi ile zenginleştirilmiş diyet tedavisinin inflamasyonu azalttığı ve prostaglandin E2  seviyesinin azalmasıyla beraber rahim ağzı kanserinde  radyoterapiye yanıtı artırdığını bulmuşlar (Koshiyama, 2019).     

Rahim Ağzı Kanseri ve Antioksidanlar

Oksidatif stres servikal hücrelerde DNA hasarına sebep olarak  rahim ağzı hücreleri için risk oluşturmaktadır. HPV ile enfekte olunduğunda  E6 ve E7  onkoproteinleri kanser gelişimini tetiklemektedir.E6 ubikitin ligaz ve p53 ile E7 de retinoblastomo(Rb) ile etkileşime girerek etki etmektedirler. Bu sebeple bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi ve oksidatif stresin önlenmesi önem arz etmektedir. Bu nedenle diyetin antioksidan ve inflamatuar besinlerle güçlendirilmesi büyük öneme sahiptir.

Antioksidan vitaminler olan A.C ve E vitaminleri, polifenol içeriği yüksek sebze ve meyveler diyette yer almalıdır. Antiinflamutuar etkilere sahip D vitamini de serviks kanserinde önemli bir yere sahiptir( Ono ve ark., 2020). Serviks kanserine  yakalanmadan önlem alınmalı ve dengeli beslenilmelidir.

Pasif veya aktif sigara içiciliği serviks kanseri için risk oluşturmaktadır. Tütün yani sigara kullanımı DNA hasarına sebep olmakta ve DNA hasarına karşı koruyucu mekanizmalar üzerine olumsuz etki yapmaktadır. İmmün sistem üzerine de olumsuz etki yaparak  HPV enfeksiyonu için risk oluşturmaktadır. Yapılan çeşitli çalışmalarda sigara içen kadınların yaklaşık 2 kat daha fazla HPV enfeksiyonu için risk altında oldukları saptanmış. Cinsel partnerin sigara kullanımı da  serviks kanseri için risk oluşturmaktadır.

Antioksidan alımının sigaranın olumsuz etkilerini engelleyip engellemediği üzerine çalışmalar yapılmış. Fujii ve arkadaşlarının çalışmaları yine Tomita ve arkadaşlarının çalışmalarında  antioksidan içeriği zengin beslenmenin sigaranın getirdiği zararları önleyemediği bulunmuş. Yani  siz ne kadar antioksidan içeriği yüksek besinler tüketseniz de  sigara içtiğiniz veya sigaraya maruz kaldığınız sürece antioksidan içeriği yüksek diyetin olumlu etkilerini göremezsiniz. Burada sağlık bir bütündür cümlesi aklımıza geliyor. Yani her yönden sağlığımızı korumalıyız(Koshiyama, Nakagawa ve Ono, 2019).

Rahim Ağzı Kanseri ve Beta-Glukan

Beta-glukan doğuştan ve adaptif bağışıklık üzerine olumlu etkiler göstererek antikanser etkilere sahip bir glikoz polimeridir. Rahim ağzı kanserinde de olumlu etkilere sahiptir. Karboksimetil beta glukanın CIN1 üzerinde etkilerinin incelendiği bir çalışmada CIN1 gelişiminin ilerlemesinin durdurulmasında etkili olduğu bulunmuş. Başka bir çalışmada da HPV enfeksiyonu sonucu oluşan lezyonların tedavisinde etkili olduğu bulunmuş.

Bir beta-glukan türevi olan sizofiranın rahim ağzı kanserindeki etkileri üzerine çeşitli çalışmalar yapılmış. Çalışmalar sonunda sizofiranın T hücreleri ve Langerhans hücrelerinin infiltrasyonunu arttırdığı, radyoterapiye verilen yanıtı arttırdığı, markofajların sitotoksik etkisini ve doğal öldürücü hücrelerin fonksiyonunu arttırdığı bulunmuş.

Başka bir beta-glukan türevi olan curdlan üzerindeki çalışmaları özetleyecek olursak epirubisin ilacının etkinliğini arttırdığı böylece de kemoterapi sırasında kullanılabileceğini düşünmüşler. Başka bir glukan türevi olan lentinanında kemoterapi ve radyoterapide hücrelerin cevabını arttırdığı ayrıca diğer beta glukan türevlerininde yine  olumlu etkileri olduğu çalışmalarda gösterilmiş. Fakat kesin bir şey söylemek için daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır(Chaichian ve ark.2020).

Rahim Ağzı Kanseri ve Curcumin 

Curcimin zerdeçalın( Curcuma Longa L.) içerisinde bulunan bir pigmenttir. Yapılan çeşitli çalışmalar curcuminin antioksidan, antibakteriyal, antiinflamatuar ve antikanserojen özellik gösterdiğini söylemektedir. Rahim ağzı kanseri tedavisinde olumlu etkileri olduğu gösteren çalışmalarda bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır :

  • Shang ve ark. yaptıkları çalışmada kurkuminin HeLa hücrelerinde DNA hasarına sebep olup olmadığını incelemişler. Çalışma sonucunda kurkuminin HeLa hücrelerinde hücre ölümünü desteklediğini bulmuşlar(Shang ve ark., 2016).
  • Dang ve ark. yaptıkları çalışmada   serviks kanseri HeLa ve CaSki hücre hattında  kurkuminin paklitaksel ile sinerjik etkisini araştırmışlar. Çalışmanın sonucunda kurkuminin NF-κB-p53-kaspaz-3 yolu üzerinden paklitakselin etkisini arttırdığını bulmuşlar(Dang ve ark., 2015).
  • Wang ve ark. yaptıkları çalışmada kurkuminin rahim ağzı kanseri üzerindeki etkisini araştırmışlar. Çalışma sonucunda kurkuminin otofajiyi, apaptozu desteklediği, SiHa hücrelerinin yaşlanmasını tetiklediği, hücre döngüsünü G2/M konrol noktasında durdurarak kanser hücrelerin yaşlanmasına sebep olduğu bulunmuş(Wang ve ark., 2016).
  • Zaman ve ark. geliştirdikleri bir nano partikül formülasyonun(Nano-CUR)  rahim ağzı kanseri üzerindeki etkisini araştırmışlar. Çalışma sonunda  formülasyonun SiHa ve CasKi hücrelerinin büyümesini durdurduğunu ve hücre döngüsünün G1-S noktasında apoptozu başlatarak olumlu etkiler gösterdiğini bulmuşlar(Zaman ve ark., 2016).

   Besinlerin Glisemik İndeks ve Glisemik Yüklerinin Rahim Ağzı Kanseri ile İlişkisi 

Son yıllarda  yaygınlaşan Batı tarzı diyet tüketimi çeşitli kanserler ile ilişkilendirilmektedir. Batı tarzı diyetlerin aşırı doymuş yağ ve  karbonhidrat içermesi bu sebeplerden biridir. Tüketilen karbonhidratların glisemik indeks(GI) ve yüklerinin (GY) yüksek olması da glikoz metabolizmasını bozarak çeşitli kanserlere yol açmaktadır. Yapılan çalışmalarda yumurtalık, endometriyum, pankreas, meme ve  kolon kanseri gibi çeşitli kanser türlerinin diyetin yüksek  GI ve GY’e sahip olması ile ilişkilendirilmiştir. Diyetin GI ve GY miktarı ile rahim ağzı kanseri arasındaki  ilişkisini araştıran çok fazla çalışma bulunmamaktadır. Yapılan sınırlı sayıdaki çalışmalarda da diyetin GI ve GY’nün CIN 1 gelişim riski ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Bu durum rahim ağzına ilerleyen süreçler üzerinde son evreye gelmeden yapılabilecek bir diyet değişimi ile sürecin geciktirilebileceğini düşündürtmektedir (Sereejea, Seo ve Kim, 2020).

Sonuç ve Öneriler

 Her 5 yılda bir 30 yaş üstü kadınların jinekolojik muayenelerini atlamamaları rahim ağzı kanserin önlenmesinde ve ilerlemesinin durdurulmasında büyük öneme sahiptir.

Kanserin oluşum aşamasında çeşitli faktörler yer almaktadır bunlardan biri de  yanlış beslenmedir. Sağlıklı beslenmenin kanser tedavisinde çok büyük bir yere sahip olduğunu bu yazımda bir kez daha görmüş olduk. Ayrıca kanser tedavilerinin çok ağır yan etkileri bulunmaktadır. Beslenme  bu yan etkileri azaltmada ve hastayı sarkopeniye gitmeden yakalamada önemlidir. O yüzden bütün kanser hastaları tanı aldıktan hemen sonra bir diyetisyen desteği almalıdır.

Kaynakça

1- Tsikouras P., Zervoudis S., Manav B., Tomara E., Iatrakis G., Romanidis C., Bothou A., Galazios G., 2016, Cervical cancer, screening, diagnosis and staging, https://www.jbuon.com/archive/21-2-320.pdf (25.02.2021)

2- Wuether B., Avila- Wallace M., 2016, Cervical cancer: Sceering, management and prevention, https://journals.lww.com/tnpj/Fulltext/2016/09000/Cervical_cancer__Screening,_management,_and.2.aspx (25.02.2021)

3- Chaichan S., Moazzami B., Sadoughi F., Kashani H., Zaroudi M., Asemi Z., 2020, Functional activites of beta-glucans in the prevention or treatment of cervical cancer, https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC7057557/ (25.02.2021)

4- Koshiyama M., Nakagawa  M., Ono N., 2019, The preventive effect of dietary antioxsidants againist cervical cancer versus the promotive effect of tobacco smoking , https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC6955726/ (25.02.2021)

5- Aydoğdu S., Özsoy Ü., 2018, Serviks kanseri ve HPV, https://jag.journalagent.com/androloji/pdfs/AND_20_1_25_29.pdf (25.02.2021)

6- Ono A., Koshiyama M., Nakagawa M., Watanabe Y., Ikuta E., Seki K., Oowaki M., 2020, The preventive effect of dietary antioxsidants on cervical canser development, https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC7698010/ (25.02.2021)

7- Sang H., Chang C., Chou Y., Yeh M., Au M., Lu H., Chu Y., Chou H., Chou H., Shih Y., Chung J., 2016, Curcumin causes DNA damage and affects associated protein expression in HeLa human cervical cancer cells , https://www.spandidos-publications.com/or/36/4/2207 (25.02.2021)

8-Dang Y., Yuan X., Tian Y., Lı D., Liu W., 2015, Curcumin improves the paclitaxel induced apoptozisof HPV-positive human cervical cancer cell via the NF-κB-5p53-caspaze-3 pathway, https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC4353755/ (25.02.2021)

9-Wang T., Wu X., Al rudaisat M., Song Y., Cheng H., 2020, Curcumin induces G2/M arrest and triggers autophagy, ROS generation and cell senescence in cervical cancer cells, https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC7545669/ (25.02.2021)

10- Zaman M., Chauhan N., Yallapu M., Gara R., Maher D., Kumari S., Sikander M., Khan S., Zafar N., Jaggi M., Chauhan S., 2016, Curcumin nanoformulation for cervical cancer treatment, https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC4738284/ (25.02.2021)

11- Sreejea  S., Seo S., Kim M., 2020, Associations of dietary glycemic index, glycemic load and carbohydrate with the risk of cervical intraepithelial neoplasia and cervical cancer: a case- control study, https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC7761966/ (25.02.2021)

12-Koshiyama M., 2019, Th effect of the dietary and nutrient ıntake on gynecologic cancers, https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC6787610/ (25.02.2021)

Hakkında: Ayşe Tekin

Herkese merhabalar, ben Ayşe. Araştırmayı ve öğrendiklerini paylaşmayı seven bir insan olarak bilgilerimi paylaşmak istiyorum.

Buna da bakın

PCOS VE BESLENME

Polikistik Over Sendromu (PKOS) Nedir? İlk önce PCOS nedir? Hangi bireylerde daha sık görülür? Hastalığın …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.