Hangi soruya cevap arıyorsun?
Ağırlık yönetimi değerlendirilmesinin 3 temel amacı vardır. Bunlar;
1-Beden komposizyonu,sağlık durumu,diyet uygulamaları ve aktivite alışkanlıkları hakkında en temel bilgileririn sağlanması.
2-Değişim için gerçekci hedefler belirlenmesi,bu hedeflere dayalı bireysel tedavi programının oluşturulması.
3-Tedavi ve davranış şekillerinin sonuçlarının rapor edilmesi.
Antropometrik Değerlendirme
Vücut tipi ve proporsiyonları ,boy,ağırlık, çevre ölçümleri ve deri kıvrım kalınlıkları antropometrik ölçümlerdir.
Burada dikkat edilmesi gereken husus ;bazı kilolu ve obez insanlar , ağırlık yönetimi programlarında ,belirgin bir şekilde ağırlık ya da yağ kaybetmezler ve tedavi sonrasında da kilolarında bir değişiklik gerçekleşmeyebilir.
Bu nedenle profesyoneller,ağırlık yönetimi programlarında hastanın başarı kriterlerinden birini antropometrik ölçümlerdeki değişimler olarak belirlememelidirler.
Ağırlık yönetiminde insan vücudunda bulunan iki bileşen oldukça önemlidir; bunlar yağ kütlesi ve yağsız doku kütlesidir.
Üreme fonksiyonlarının gerekliliği için kadınların (%12) , erkeklerden (%3) daha fazla yağa ihtiyacı vardır. Depo yağ ise fizyolojik açıdan ihtiyaç duyulan miktarın fazlası olan yağdır. Depo yağa fizyolojik açıdan gerek duyulmasa da, açlık durumunda depo yağlar,sağlıklı kalmaya yardımcı olur.
BKİ Değerlendirme
BKİ,ağırlık ve boy uzunluğu ile hesaplanan,kilolu olma ve obezitenin tespitinde kullanılan bir göstergedir.Doğru BKİ için, ağırlık ve boy uzunluğunun dikkatli alınması gerekir.BKi ağırlığın ,boyun karesine bölünmesi ile bulunur.(BKİ=Kilo(kg)/Boy (m2).
AĞIRLIK YÖNETİMİNDEKİ TEDAVİ SEÇENEKLERİ
1-Diyet Tedavisi
Obezite tedavisinde uygulanan zayıflama diyetlerinin temeli ,negatif enerji dengesi oluşumudur.Obezitenin diyet tedavisinde, toplam diyet enerjisinin %55’inden fazlasının karbonhidratlardan,,%30 ‘undan azının yağlardan ve %15 ‘inin proteinlerden karşılanması önerilmektedir.Vitamin ve mineraller yeteri kadar yer almalıdır.
Zayıflama diyetlerinin uzun süre uygulanmaması,tedavide sıkça rastlanan bir sorundur.Fakat bu sorun diyetin yapısının iyi düzenlenmesi ile ortadan kaldırılabilmektedir.Düşük kalorili diyetlerde menü planlama,alışveriş listesi,özel yemek tarif uygulamaları eklenerek, diyete uyum kolaylaştırılabilir.
Diyet tedavisi kişiye özgü olmalıdır ve kişinin sosyo-ekonomik yapısını da yansıtmalıdır.
2-Eğzersiz (Fiziksel Aktivite)
Obezitenin yaşam tarzı değişikliği tedavisinde;tedavinin önemli parçası eğzersizdir.Yayımlanan rehbere göre ,her bireyin uzun süreli eğzersizde amacın,hergün yarım saat veya daha fazla orta-ağır tempoda esneme eğzersizleri yapmak olması belirtilmiştir..
3-Davranış Değişikliği Tedavisi
Yaşam tarzı değişikliği programının üçüncü bileşeni ise davranış değişikliği tedavisidir.Davranış tedavisinin ,diyet ve fiziksel aktiviteye uyumu arttırdığı ve süreklilik sağladığı düşünülmektedir.Obezite tedavisinden sonra kaybedilen ağırlığın korunması için,tedaviyi alan bireylerin bazı yetenekleri kazanmış olması gerekir.
Burada önemli bir nokta kendini gözlemleme,obezite tedavisinin en önemli bileşenidir.Hastalar tedaviye ilişkin detayların kayıtlarını tutarlar.İlk olarak aldıkları besinlerin türleri,miktarları ve kalori değerlerini kayıt altına alırlar.
Bu işlem aldıkları kaloriyi 500-1000 kkal civarında azaltmalarını sağlar.Tedavi ilerledikçe mekan,yemek yeme ile alakalı hisleri de kapsamaya başlar.Bu ek veriler bazı gizli özelliklerini fark etmelerini şaplar.
Bir başka önemli olan madde uyarıcı kontrolüdür. Birçok olay yeme isteği uyandırabilir.En bariz olanı yiyecek görmek ya da kokusunu almaktır.Eski bir deyişle “gözden ırak olan gönülden de olur” sözü besinlerin el altında bulundurulmaması gerektiğinin kanıtıdır.
Son olarak zihinsel yeniden yapılandırma teorisi ,bu teoride fazla yedikten sonra “Diyetimi bozdum,vazgeçmeliyim”diye düşünen insan muhtemelen “Yapabileceğim en iyi seçimin bu olmadığını biliyorum,ama günün geri kalanında planıma bağlı kalacağım” şeklinde düşünen insanlardan farklı tepki verecektir
.Zihinsel yeniden yapılandırma ,hastalara böyle zararlı düşünceleri engellemelerini ve yerine olumlu ,teşvik edici düşünceler getirmeyi öğretir.
Ağırlık kaybetmek için negatif enerji dengesi zorunludur.Enerji alımını kısıtlamak fiziksel aktiviteyi arttırmaktan daha kolaydır.
500 kkal civarında bir enerjiyi harcamak için 6.5 km kadar yürümek gerekir.Buna karşılık 500 kkallik enerji eksiltmenin diğer bir yolu da 600 cc şekerli sofayı içmemek olabilir.
?Peki neden yiyoruz? Niçin yemeyi bırakıyoruz? Neden bazı yiyecekleri yemeyi tercih ediyoruz?
- Ağırlık kontrolü,genetik ve çevresel faktörlerden etkilenen ve birbiriyle etkileşim halinde olan karmaşık bir süreçtir.Ağırlık enerji alımı ve harcaması arasındaki dengedir.Ağırlık yönetiminde elbette ki en büyük ilgiyi,kiloyu oluşturan içeriklerden biri olan yağ görmektedir.
- Beynimiz ağırlığın merkez düzenleyicisidir.Yiyeceklerin bol olmadığı eski çağlarda yaşanan kıtlıklar nedeniyle kısıtlı olduğundan,ağırlığı düzenleyen içsel mekanizmamız yemeyi kesmeye değil,daha çok yemeye kuruludur
- Yiyecek tüketimi açlık ve iştah ile başlayıp tokluk ile biter.Açlık “yiyecek tüketmeye yönelik subjektif duygu” iken iştah ise açlık olsun olmasın yemeye yönelik psikolojik bir istektir.
- Depolanmış yağ ,beyaz yağ dokusu ya da kısaca yağ dokusu olarak biliniyor.Adipozit adı verilen yağ hücreleri,kan damarlarından,sinirlerden ve bağ dokularından oluşur.Vücut ağırlığının belirlenmesinde depolanmış yağ reseptör ve efektör olarak rol alır.
Reseptör olarak,beyaz yağ dokusu kendi ebadını belirleyerek,kendinin salgıladığı kanalıyla beyne mesaj göndermektedir.Efektör olarak depo edilmiş yağ,hormonlara ve sinirlerin gönderdiği sinyallere cevap vererek büyümesini gerçekleştirir.
Efektör olarak depo edilmiş yağ,hormonlara ve sinirlerin gönderdiği sinyallere cevap vererek büyümesini gerçekleştirir ya da depo ettiği trigliseridi salar.
Endokrin olarak yağ dokusu leptin (beyne tokluk sinyali gönderen protein) hormonu salgılar.Son zamanlarda leptinin beyin ile yağ hücreleri arasında ,bedenin enerji deposu hakkında bilgi veren bir haberci olduğu anlaşılmıştır.
Yemek yenildiğinde leptin seviyesi artar.Bununla beraber, aşırı derecede obez olan insanlar,leptin yönünden yetersizlerdir.
İnsanlarda ya beyinde kan-beyin bariyerinde bir bozukluk ,ya da beyinde olması gereken leptin reseptörlerinin yokluğu söz konusudur. Bununla da birlikte düşük leptin seviyesi yiyecek arama davranışını uyarır.
Yağın Nerede Depolanacağını Belirleyen Nedir?
Yağ,merkezi olarak iç organların çevresinde veya abdominal bölgede deri altı yağ olarak depolanabileceği gibi,merkezden uzak kalçada,basende ve kollarda derialtı yağ olarak depolayabilir.
Yağın kadınlarda genellikle merkezden uzak kalça ve basenlerde ,erkeklerde ise abdominal bölgede depolanmasını öncelikle cinsiyet belirlemektedir.Bu cinsiyet farklılığı 4 yaşından itibaren görülür.İnsan ırkının hayatta kalma mücadelesiyle ilişkilidir.
Vücudun alt kısımlarında ki yağ,abdominal yağlardan daha yavaş çözündüğünden,kadınların çocuk doğurma ve emzirme dönemlerinde ki enerji deposu olarak faaliyet gösterir.
Visseral abdominal yağ ise tam tersine, hızlı çözülünce avcılık yapan erkekler için gerekli hazır enerjidir.Elbette ki tüm kadınlar, klasik armut vücut şekli olmayacağı gibi tüm erkeklerde elma vücut tipine sahip olmayabilir.
Belli bir bölgede ki yağ hücrelerinin büyüyüp çoğalması, yağ deposuna şeklini verir.Bu sonuç genellikle genetik ve hormonal olarak düzenlenir.
! Kısaca özetlemek gerekir ise zayıflama döneminde ki bireylerin, kilo verme ve verilen kilolaların geri alınmasını önlemek için bireye özgü dengeli diyet + fiziksel aktivite + davranış tedavisinin uygulanması gerekir.
Melisa Gültürk
Kaynakça:
Baş, Murat (2013), Yetişkinlerde Ağırlık Yönetimi (Alphan Tüfekçi, Emel M.), Hastalıklarda Beslenme Tedavisi (Ankara :Hatiboğlu Yayınları),137-267s.