Başlangıç / Hastalıklar / Siroz ve Beslenme İlişkisi
siroz ve beslenme
siroz ve beslenme

Siroz ve Beslenme İlişkisi

    Karaciğerin kanın depo edilmesi, vücuttaki toksik maddelerin arındırılması, bağışıklık mekanizmasının desteklenmesi, safra oluşumu ve safranın boşaltılması, A D K ve B grubu vitaminlerinin depolanması, ilaçların detoksifikasyonunun sağlanması ve steroid hormonların atımı, karbonhidrat aminoasit ve yağ metabolizması görevlerinden ötürü mekanizmamızda çok önemli yeri bulunmaktadır.

Siroz Nedir?

    Siroz; karaciğer hastalıklarının ortak sonucudur. Hücrelerin yapı ve fonksiyonlarında ciddi hasar gelişir. Normal kan akımı baskılanır, portal hipertansiyon gelişir. Detoksifiye edilecek toksinler dolaşımda kalır. Nedenleri arasında alkol kullanımı, malnütrisyon, hepatit virüsleri, ilaçlar, otoimmün kronik hepatit, biliyer siroz, kronik karaciğer konjesyonu(tıkanıklık), bazı genetik ve metabolik hastalıklar bulunmaktadır.

Sirozun Belirtileri Nelerdir?

     İlk dönemlerde bulantı-kusma, iştahsızlık, epigastrik ağrılar görülür. Halsizlik artması, ödem, ascit (karında sıvı toplanması), sindirim sisteminde kanamalara meyil ve demir eksikliği ile beraber sarılıkta sıklıkla görülmektedir. Yine folik asit eksikliği nedeniyle makrositik anemiye de sık rastlanır.

Sirozda Beslenme Tedavisi

    Beslenme tedavisinin siroz hastalarının mortalitesi (ölümü), hepatik ensefalopati, ve enfeksiyonların önlenmesinde olumlu etkileri bulunmaktadır. Beslenme tedavisinde amaç; karaciğerin kendini yenilemesini desteklemek, malnutrisyonu önlemek veya düzeltmek, komplikasyonları önlemek ve/veya düzeltmektir. Bu nedenle siroz hastaları doktor takiplerini düzenli yaptırmalı ve bu alanda bilgili olan diyetisyenlerle düzenli periyotlarla görüşerek tıbbi tedavilerini tıbbi beslenme tedavisi ile desteklemelidirler. Beslenme tedavisi hastanın klinik ve laboratuvar bulgularına göre değişiklik göstermektedir.

    Bireylerin enerji gereksinimi hastalığın boyutuna göre değişmektedir. Eğer hasta normal kiloda ise bunu korumalıdır. Diyette protein sınırlaması varsa enerji miktarı arttırılmalıdır. Hasta malnütrisyonlu veya vücut ağırlığı düşükse yine yüksek enerjili diyet uygulanmalıdır. Hasta kilolu ise diyette protein sınırlaması yoksa o zaman hasta olması gereken ağırlığa getirilmelidir. Çünkü bedende bulunan aşırı yağ karaciğer dejenerasyonunu(hasarını) arttırır.

    Diyette protein kısıtlaması yoksa günlük enerjinin %55-60’ı karbonhidrattan sağlanmalıdır. Protein kısıtlaması varsa diyetin karbonhidrat içeriği arttırılmalıdır. Karbonhidrat yetersiz verilirse yani karbonhidrattan yeterli enerji sağlanamazsa diyetteki proteinler ve vücut aminoasitleri enerjiyi sağlamak için kullanılacaktır. Bu durum da karaciğerin kendini onarması için gerekli aminoasit miktarında azalma, amonyak miktarında artmaya neden olur.

    Sirozlu hastalarda protein tüketimi önemlidir. Hastanın bulgularına göre tüketmesi gereken protein miktarı belirlenir;

-Eğer kan amonyak düzeyi normal ve hepatik ensefalopati gelişmemişse fakat malnütrisyon (beslenme yetersizliği) varsa günde 70- 100 gram protein verilmelidir.

-Eğer kan amonyak düzeyi ve hepatik ensefalopati veya hepatik yetmezlik işaretleri görülürse günlük protein tüketimi azaltılmalıdır.

-Eğer hastanın kan amonyak düzeyi çok yükselmişse ve hepatik ensefalopati de gelişmişse bu dönemde çok az proteinli (yaklaşık 5-6 gram/gün) veya proteinsiz diyet önerilir. Hastanın durumu düzeldikçe yavaş yavaş protein miktarı arttırılır.

    Bitkisel kaynaklı proteinler hayvansal kaynaklı proteinlere göre hepatik ensefalopatide daha olumlu sonuçlar vermiştir. Süt tüketimi de yine et ve yumurtaya göre daha olumlu sonuç vermektedir. Bu nedenle et ve yumurta yerine bitkisel kaynaklı proteinler ve süt tercih edilmelidir.

Siroz hastalarında diyetin yağ içeriği hastanın steatore (yağlı dışkı) durumuna göre belirlenir. Eğer steatore yoksa yağdan gelen enerji toplam enerjinin %25-30’u kadar olmalıdır steatore varsa diyetin yağı azaltılır ve orta zincirli yağ asitleri uzun zincirli yağ asitlerinin yerine tercih edilir.

     Eğer sirozlu hastada ascit ve ödem varsa hasta sodyum ve sıvıdan kısıtlı beslenmelidir. Fazla alınan her 1 gram sodyum vücutta 200ml sıvı toplanmasına neden olur.

    Sıvı tüketimi 1-1,5 litre /gün ile sınırlandırılabilir. Sıvı alımı çıkılan idrar miktarı ve serum elektrolitine göre ayarlanır, serum sodyum seviyesine göre sıvı kısıtlaması gerekebilir. Bu hastalarda genelde kan potasyum miktarı düşük olduğundan bu hastaların sebze ve meyve gibi potasyumdan zengin gıdaları diyetlerine eklemeleri gerekmektedir. Hastada steatore ve emilim bozukluğu varsa hasta A,D,E,K vitamini gereksinim artar. Hastalarda gözlenen komplikasyonlar nedeniyle hastaların demir, kalsiyum, çinko ve magnezyum gereksinmesi de artar.

   Sirozlu hastalarda insülin direnci ve bazılarında kabızlık görülebildiği için bu hastaların posadan zengin beslenmeleri gerekir. Ayrıca hastada özefagus varisi varsa posalı diyet varisleri tahriş edip kanamalara yol açabilir. Özefagus varisi olan hastalarda diyet sulu, yumuşak, düşük posalı olmalıdır.

 

Kaynaklar:

Hastalıklarda Beslenme Tedavisi  Prof Dr. Emel Tüfekçi Alphan Syf: 608-614

Anadolu Hemşirelik ve Sağlık Bilimleri Dergisi,  2017;20:3 Syf:225-229

Diyet El Kitabı Dr. Ayşe Baysal ve ark. Hatiboğlu Yayınları 9.Baskı  Syf: 179-199

Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Karaciğer Sirozu Olan Hastalarda, Malnütrisyon, Vücut Bileşimi, Enerji Ve Besin Ögeleri Alımının Değerlendirilmesi Dyt. Merve Susuzlu Diyetetik Programı Yüksek Lisans Tezi  Ankara 2013

Hakkında: besinler

Amacımız sizlere beslenme ile alakalı en doğru ve en güncel bilgileri aktarmak. Bu yolda emek veren tüm yazarlarımıza sizler adına sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bizleri sosyal medyada takip etmeyi unutmayın.

Buna da bakın

KUMKUAT NEDİR?

Son Zamanların En Araştırılan Meyvesi Kumkuat Kumkuat Nedir? Kumkuat, Doğu Asya ve Çin’de doğal olarak …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.